Haber

Güçlücek Koyu Sakinleri Sahil İhalesinin İptal Edilmesi İçin Harekete Geçti.

İzmir’in Çeşme ilçesinde bulunan Güçlücek Koyu’ndaki sahil işletmesine karşı çıkan bölge sakinleri, ihalenin iptali için harekete geçti. Güçcek Yaban Hayatı Koruma Derneği (GÜDODER) Lideri Av. Seher Gacar, “Gücücek Koyu’nun kira ihalesinden vazgeçilmesini istiyoruz. Sahillerin halka bırakılmasını istiyoruz. Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne, bakanlığa ‘Biz bu filmi gördük’ diyoruz. . Bunun bir tekrarını veya yeni bir versiyonunu görmek istemiyoruz.’ Güçlüçek Koyu sadece önünüzdeki bir belge, bir harita ya da uydu fotoğrafı değil.Güçcek Ovacıklılarla yaşayan ve bütünleşen bir doğa modülüdür.Bu doğal keyif doğal kalsın ve bir daha yağmalanmasın. kar hırsı” dedi.

İzmir’in Çeşme ilçesinde bulunan Güçlücek Koyu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Savunma Genel Müdürlüğü tarafından geçtiğimiz ay sahil işletmesi ihalesine açıldı. 2017 yılında körfezi korumak amacıyla kurulan GÜDODER, ihaleye 56 milyon TL ile en yüksek teklifi verdi. Paranın ödenemeyecek bir miktar olduğuna karar veren dernek, ihaleyi iptal etmek için çalışmalarını sürdürüyor.

GÜDODER ve diğer sivil toplum kuruluşlarından oluşan küme, bugün Çeşme merkezde toplanarak protesto yürüyüşü düzenledi. GÜDODER Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Seher Gacar şu açıklamayı yaptı:

“KOYUMUZU KORUMAYA VE ANAYASA’NIN BİZE VERDİĞİ HAKLARIMIZA SAYGI DUYMAYA KARARLIYIZ”

“Bugün kalbimizin yarısı Akbelen’de. Doğanın yaşam hakkını savunan güzeller var. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ‘Hat üzerinde müdafaa yoktur. Yüzeyde müdafaa vardır. bütün vatandır.’ Savunma hattımızı savunmak zorundayız.Bugün savunma hattımızda yine Güçlücek Koyu var.Yeni bir katliam riskini önlemek için körfezimizi sonuna kadar savunmaya ve devletin bize tanıdığı haklarımızı korumaya kararlıyız. anayasa, hafızasızlık baş belasıdır, bu yüzden 2017’de Güçlücek Bay ‘Geçmişte yaşananları tekrar tekrar anlatıyoruz, tekrar tekrar hatırlatıyoruz, hatırlatmaya da devam edeceğiz.

“2017 YILINDA KOYUMUZUN DOĞAL YAPISINDAN VE KİMLİĞİNDEN HER ŞEYİ GERİ BIRAKTILAR”

Güçlücek Koyu, 2017 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından yeniden işletmeye kiralanmıştır. Onlarca yıldır bu bölgede yaşayan ve bu kumsaldan özgürce denize giren insanlar için kumsalın en uç noktasında küçücük bir alan bırakılmış ve tüm kumsal, ‘hapishane duvarı’ gibi taş duvarla çevrilmişti. o zaman bir haber. Devasa inşaat makineleriyle koyumuza daldılar; doğal sit alanında olmaması gereken beton, demir, plastik boru ve inşaat malzemelerini üst üste yığmışlardı. Koyumuzun doğal yapısından ve kimliğinden hiçbir şey bırakmamışlar. ve utanmadan bize dediler ki: ‘Senin tuvaletin bile yoktu, duşun bile yoktu. Size medeniyet getirdik.’ Hepimiz direndik, çalmadık, kapı bırakmadık. Kurucu başkanımız o dönemde sahile koyulmak istenen konteynerlerin altına oturup ‘getirin, bana bırakın’ dedi. Hatta taşlı ve sopalı çatışmalar bile yaşandı. Böyle bir direnişle koyumuzu kurtardık.

“BİZİ SEVMEYİZ BİLE KENDİ KOYUMUZU KİRALAMAYA RAZI OLUYORUZ”

Güçlücek Koyu 6 yılda kendini yenileyerek eski doğal kimliğine kavuşmuştur. Sonra bu sene yeni bir ihalenin şokuyla sarsıldık. Kıyılarımızın kiraya verilmesine tamamen karşı olmamıza rağmen, yeni bir felaketin yaşanmaması adına, içimiz rahat etmese de gönüllülerimizden ihale bedelini toplayarak kendi koyumuzu kiralamayı kabul ettik. İhaleye katıldık. Gel gör ki ihale bedeli 56 milyon TL’yi geçti. Körfezimizi korumak için 56 milyonu aşan en yüksek teklifi biz verdik. Yaptığımız toplantılar sonucunda yıllık KDV dahil 67 milyon TL’yi aşan bu tutarı alma imkanımızın olmadığına ikna olduk. Üstelik bu bedel her yıl enflasyon oranında artarak yeniden ödenecek. Sonunda koyumuzu kurtarmak/korumak için yeni bir çaba başlattık.

“HALK PLAJI TANIMLANMAZ, AYRIMCILIK YOKTUR; BÜTÜN PLAJLAR, BÜTÜN PLAJLAR İNSANDIR”

Bu yıl yapılan ihalenin şartnamesinde ‘halk plajı’ ibaresi ile 870 metrekarelik alan ayrılmış ve kiralama kapsamı dışında tutulmuştu. Devletimiz 3 bin metrekarelik alanıyla 870 metrekarelik koyunu halka tahsis ediyor; 2 bin küsur metrekareyi iş yeri için ayırdı. 870 metrekarelik alana sahip olanlar 2 bin küsur metrekarelik alanı kim kullanacak? Onlar halk değil mi? Devlet bu ayrımla kiraladığı alanın aidiyetini kendisini halkın üzerinde gören elit kesime tescil ettirmiyor mu? Sınıf eşitsizliğini normalleştiren bu ayrımı reddetmeliyiz. Lütfen bu ‘halk plajı’ kavramını dilimizden, zihnimizden, her türlü kullanımından hep birlikte kurtaralım. Halk ormanı, halk gölü veya halk nehri tanımı olmadığı gibi, halk plajının da tanımı olamaz. Halk plajı diye bir tanım, ayrım yok; Bütün sahiller, bütün kıyılar insan içindir.

“SEÇKİNLERE DAHİL OLMADIĞINIZ İÇİN GİRMEYE İZİN VERİLMEDİĞİNİZ O PLAJDAKİ HER BİR KUM TANESİNDEKİ 85 MİLYONDA BİR HİSSEYLE ORTAKLIĞIZ”

Anayasamızın 43. maddesi ve bu unsurun referansı ile Kıyı Kanunu’nun 5. maddesi bize şu hakkı vermektedir: ‘Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar herkesin eşit ve özgür keyfine açıktır.’ Ancak Türkiye’de Çeşme’de ve birçok sahil beldesinde ‘beach club’ adı verilen plaj işletmeleri, Türkiye Anayasası’nın üzerinde olduğu için 1000 ile 2 bin 500 TL arasında değişen giriş ücreti ödemeden anayasal hakkımızı kullanmamıza izin vermiyor. Ancak elit sınıftan olmadığın için girilmesine izin verilmeyen o kumsaldaki her bir kum parçasına seksen beş milyonluk paya sahip ortağız.

“HALKIN PLAJDA KULLANABİLECEĞİ DUŞ/TUVALET BULUNMASINA YÖNELİK YAPILAN YÖNETMELİK, KİŞİ BAŞINA 1000 TL’lik ödemeyi kamuya zorunlu kılıyor”

Bizim durumumuzda kıyıların kiralanmasının önünü açan yönetmeliğin özel bir bölümle ilişkisi şöyledir: Halkın plaj kullanımı sırasında tuvalet ve duşa ihtiyacı vardır. Sahilde yiyecek-içecek satan büfe, şemsiye ve şezlong kiralansın, karşılığında bu kişiler plajın ve tuvaletlerin temizliğini üstlensinler. Sözleşmeler standarttır: Sökülebilir kolay malzeme, sınırlı kolay konstrüksiyon ve kanopi yapılabilir, döndürülemez, kapatılamaz. Teori bu olsa da pratikte 3 kişilik bir aile olarak o tuvaleti ve duşu kullanabilmek için cebinizde en az bir aylık emekli maaşınızın olması gerekiyor. Halkın kıyıda duş/tuvalet kullanabilmesi için yapılan düzenleme, halkın o duş ve tuvalet için kişi başı en az 1000 TL ödemesini zorunlu kılıyor.

“DURUMUMUZ KORKUNÇ UYGULAMALARDAN GELİYOR”

Bu sadece fiyat girişi ile ilgili değil. Bu işletmeler doğal korunan koyları bir avuç elitin cümbüşü için betona ve demire boğarken, tropik adaların kıyılarına benzetmeye çalışırlar ama sonuç diskoteklerle karışık, kimliği olmayan canavarca yapılardır. , doğallığını tamamen kaybetmiş ve hiçbir şeye benzememiştir. Yaydıkları fiziksel kirliliğin yanı sıra çevre kirliliğinden ayrı tutulmaması gereken büyük bir gürültü kirliliği çabasıdır. Muhalefetimiz acı veren uygulamalardan geliyor.

“BİZ VATANDAŞLAR OLARAK DOĞAL VARLIKLARI İDAREDEN KORUMAK İÇİN MÜCADELE VERMELİYİZ”

Doğal sit alanı olan körfezimiz ile ilgili tüm yetki Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne aittir. Kurumun adı ve kuruluş amacı tabiat varlıklarının korunması ile ilgili olsa da ne yazık ki sistem buna birçok kez izin vermiyor, ironik bir şekilde biz vatandaşlar tabiat varlıklarını idareden korumak için mücadele etmek durumunda kalıyoruz. Ancak insan doğayı devletten korumamalı, devletle birlikte doğayı korumalıdır. Ancak yereli merkezden yönetmede yaşanan sorunlar burada da aynı. Bu ve benzeri koyların bakımı ve temizliği halk ve belediye ile işbirliği içinde yapılıyor ve merkezi yönetim kaderini Ankara’dan belirliyor. Yereli merkezden kontrol etmek çok zor. Buradan Sayın Bakanımız Özhaseki’ye davetimi bir kez daha tekrarlıyorum: Lütfen yarımadamızı ziyaret etsin, yarımadamızda özel işletmelere kiralanan plajları kılık değiştirerek gezelim. Kiralama şartlarını ihlal etmeyen tek bir işletme bile olmayacak. İlk etapta vatandaşların serbest girişini engellemeyen tek bir işletme bulamayacak.

“BAKANLIĞA ‘BU FİLMİ İZLEDİK. BİR DAHA YENİ VERSİYONU DA İZLEMEK İSTEMİYORUZ’ DİYORUZ. GÜCÜCEK KOYU, ÖNÜNÜZDEKİ BİR BELGE, BİR HARİTA, BİR UYDU FOTOĞRAFI DEĞİLDİR”

Merkezi yönetime her kanal ve platformdan sesimizi duyurmak istiyoruz. Güçlücek Koyu için yapılan kiralama ihalesinden vazgeçilmesini istiyoruz. Plajların halka bırakılmasını istiyoruz. Bakanlık ve genel müdürlüğün mevzuatı, şartnamesi varken, az önce bahsettiğim somut gerçekler ve çok yaralayıcı uygulamalar bizde var. Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü’ne, bakanlığa, ‘Biz bu sinemayı gördük. Bunun bir tekrarını, yeni bir versiyonunu da görmek istemiyoruz.” Henüz yağmalanmasın. -gelirli vatandaşlarımız günübirlik ücretsiz tatil yapabilir,yüzebilir,nefes alabilir.Bu koyun doğal haliyle kalmasını istiyoruz.Eğer bir düzenleme yapılacaksa belediye tarafından başlatılan halkın kullanımına ayrılacak. Turizm Bakanlığı, “Güççek Koyu’nun plaj projesi kapsamına alınmasını veya belediyeye tahsis edilmesini istiyoruz. Vatandaş olarak devletle yaptığımız toplum sözleşmesinden doğan hakkımızı istiyor, bize ait olanı korumak istiyoruz.”

ciftelerajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu